Asker Kendini Nasıl Tanıtır? Toplumsal Cinsiyet, Çeşitlilik ve Sosyal Adalet Perspektifinden Bir Bakış
“Sen asker misin?” diye bir soru sorulduğunda, bir erkeğin nasıl tanıtılacağı ve toplumda nasıl bir algı uyandırdığı, aslında pek çok derin soruyu içinde barındırır. Asker olmak, birçok kültürde sadece bir kimlik değil, aynı zamanda bir sosyal rol, bir değer ve hatta bazen bir erkeklik normudur. Peki, “Asker kendini nasıl tanıtır?” sorusu, toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet gibi kavramlarla nasıl kesişiyor? Bu yazıda, sokakta, işyerinde ve toplu taşımada gözlemlediğim sahnelerden yola çıkarak, asker kimliğinin nasıl tanıtıldığını ve farklı grupların bu durumdan nasıl etkilendiğini inceleyeceğim.
Asker Kimliği ve Toplumsal Cinsiyet: Erkekliğin İnşası
Askerlik, hemen her toplumda erkeğin olgunluk ve sorumluluk kazandığı bir süreç olarak görülür. Türkiye’de askerlik yapmak, genç bir erkeğin toplumun gözünde “gerçek adam” olmasının, olgunlaşmasının simgesidir. Asker kendini tanıttığında, bu kimlik, genellikle erkeklik üzerine kurulu toplumsal normlarla iç içe geçmiştir.
Örneğin, İstanbul’da toplu taşımada ya da bir kafede genç erkeklerle yapılan sohbetlerde, askerlik bir tür sınav gibi görülür. “Askerliğini yaptın mı?” sorusu, aslında bir kimlik onayı gibidir. Eğer cevap “evet” ise, bu kişi toplumsal olarak belirli bir kabul görmüş olur. Hatta bazen “askerliğini yapmayan erkek” kimliği, bazı durumlarda bir eksiklik veya “olgunlaşmamışlık” olarak bile algılanabilir.
Bir arkadaşımın askerlik deneyimi üzerinden örnek vermek gerekirse, o da askerlik öncesi bu kimlikle yüzleşmişti. Askerlikten önce iş hayatına atılmaya çalışan bir adam, sürekli “Askeri ne zaman yapacaksın?” sorusuyla karşılaşıyordu. O an, sosyal olarak beklenen kimliği yerine getirmediği için bir tür dışlanmışlık hissi duyuyordu. Askerlik, çoğu zaman bir erkek için toplumsal bir geçiş, bir rite of passage gibi görülüyor.
Bu noktada, askerlik olgusunun toplumsal cinsiyetle ne kadar ilişkilendirildiğini fark etmek önemli. Çünkü askerlik, sadece bir savunma görevi değil, aynı zamanda toplumun “erkek” olarak kabul ettiği bir normu da içeriyor.
Çeşitlilik ve Farklı Kimlikler: Asker Kimliği Herkes İçin Aynı Değil
“Askere gitmek” ve asker kimliği, yalnızca erkekler için geçerli bir norm değil. Türkiye’de ve dünyada, askerlikten muafiyet veya askerliğin farklı bir biçimde yaşanması, bireylerin kimliklerini ve toplumda nasıl tanındıklarını etkileyebiliyor. Çeşitlilik perspektifinden bakıldığında, asker kimliği, herkes için aynı şekilde tanımlanamaz.
Özellikle kadınlar, askerlik olgusuyla ilişkilerini toplumdan bağımsız kurmak zorunda kalıyor. Türkiye’de kadınların askerlik yapma zorunluluğu yok, ancak bu durum, toplumsal cinsiyetin ve eşitlik anlayışının nasıl farklı şekillerde algılandığını gösteriyor. Kadınların askerliği tanıması, genellikle daha az görünür bir şekilde oluyor; kadınlar, erkekler gibi bu kimliği “tanıtma” gerekliliği hissetmiyorlar. Ancak bunun yerine, bazen erkek egemen toplumsal normlarla çatışan bir kimlik sorunu ortaya çıkabiliyor.
Bir gün arkadaşlarımla bir kafede sohbet ederken, askerlik mevzusu açıldı ve birkaç kadından gelen tepkiler, bu konuya dair bilinçli bir distanstan başka bir şey değildi. Kadınlar için askerlik, toplumsal olarak genellikle bir “erkeklik” deneyimi olduğu için, bu konuda çok da fazla konuşmak istemediler. Bu, aslında kadınların askerlik deneyimiyle nasıl barışık olmadıklarının ve toplumsal cinsiyet eşitliği bağlamında hala çözülememiş birçok sorunun varlığının bir göstergesiydi.
Sosyal Adalet: Askerlik ve Erişim Eşitsizliği
Askerlik ve askerlikten muafiyet konusu, sadece cinsiyetle değil, aynı zamanda sosyal adaletle de ilişkilidir. Birçok genç için askerlik, maddi ve sosyal imkanlarla da doğrudan bağlantılıdır. Örneğin, maddi durumu iyi olmayan ailelerin çocukları için askerlik, bir tür zorunlulukken, zengin ailelerin çocukları için bazen bir “sosyal statü göstergesi” olabiliyor. Türkiye’de belirli bir yaşa gelmiş ve askerlik yükümlülüğü olan bireyler için, askerlik ücretli veya kısa dönem olarak yapılabiliyor. Bu, aslında ekonomik durumuyla da doğrudan bağlantılı.
Bir arkadaşım, zengin bir aileye mensup olduğu için, askerlik görevini kısa dönemde yapmıştı. Sosyal çevresinde de “kısa dönem asker” olmak, farklı bir yere konumlanmasını sağlamıştı. Ancak, maddi durumu kötü olan bir başka arkadaşım için bu durum oldukça farklıydı. Uzun dönem askerlik, hem fiziksel hem de psikolojik olarak çok daha yıpratıcıydı. Bu, aslında sosyal adaletin ve eşitliğin ne kadar kırılgan olduğunu gösteriyor.
Asker Kendini Nasıl Tanıtır? Kimlik, Toplum ve Eşitlik
Özetle, askerlik ve asker kimliği, sadece bir toplumsal norm değil, aynı zamanda bireyin toplumsal rolünü, cinsiyetini, ekonomik durumunu ve sosyal statüsünü yansıtan bir öğedir. Türkiye’de asker olmak, erkeklik normları, toplumsal baskılar ve sosyal beklentilerle iç içe geçmişken, bu kimlik, daha geniş bir sosyal adalet ve eşitlik bağlamında sorgulanabilir hale geliyor.
Asker kendini nasıl tanıtır? sorusu, aslında kimliklerin toplumda nasıl şekillendiğini, çeşitliliğin ve eşitliğin nasıl eksik olduğunu, kadın ve erkek kimliklerinin ne kadar birbirinden ayrıldığını anlatan bir soru haline geliyor. Hem askerlik hem de asker kimliği, toplumsal bir yapının ürünüdür ve bu yapının içinde kimlikler, roller ve eşitsizlikler var. O yüzden askerlik olgusunun sadece bir erkeklik deneyimi olarak görülmemesi, eşitlikçi ve adil bir toplumda daha farklı şekillerde ele alınması gerektiği de ortada.
Sonuçta, asker kimliği her erkeğin anlatacağı bir hikayeye dönüşüyor. Ancak bu hikaye, her zaman eşitlikçi bir anlatıma sahip olmuyor.